16 Ekim 2010 Cumartesi

.İlk hastalık, ilk kaşık maması

Merhaba,
Bu hafta bizim için ilklerin yaşandığı bir hafta oldu... İlk olarak geçen hafta Gülcan ablamız şifayı kapmıştı. Cumartesi günü ben oldukça kırgındım, burun akıntısı ve hapşurukla birlikte bir hafta sonu geçirdim, mümkün olduğunca maske takarak Ege' yi korumaya çalıştık. Hafta başı gibi evimize giren virus Soner'i ele geçirmeye başladı ve ne kadar dikkat etsek de malesef 13 Ekim Çarşamba günü, tam da aylık kontrol için doktora gideceğimiz gün Ege' nin burnu akmaya ve öksürüğü başladı :(( Zaten bir kaç gündür çok keyifsiz ve bitkindi... İştahı azalmış, kafayı kaldıramaz haldeydi... Neyse ki Özlem doktoru görecektik. genel muayanemiz iyi geçti. Boğazımız biraz kızarmış, her ihtimale karşı ilaç yazdı doktorumuz, aşımızı da iyileşince yapacağını söyledi... Neyse ki bugün cumartesi ve daha iyi durumda.. Umarım atlattık :)
Kontrolumuzde artık süt depolarımın azalmaya başladığını ve ne yapmamız gerektiğini konuştuk. Pirinçli muhallebiye geçebileceğimizi, yavaş yavaş alışacağını, sonra da sebze deneyeceğimizi söyledi Özlem dotorumuz... Bir kaç gün Ege' nin iyi hissetmesini bekledim. Bugün evde olmanın verdiği cesaretle Soner ile denemek istedik ve Ege uyurken mamasını hazırladım oğlumun... Çok heyecanlı ve meraklıydım. Acaba yiyecek miydi? Ve işte beklenen an geldi, Ege uyandı, Önce mama sandalyesiyle tanıştırdık onu, biraz oynadıktan sonra önlüğümüzü taktık, elimde mama kaşığı, babası video çekimi için hazır... İlk kaşığı uzattık, biraz yüzü buruştu. Acaba yemeyecek mi? Bir kaşık daha... Çıkarmadı,,, Hadi bir daha, aaa ağzını açmaya başladı :)) İlk deneme için çoğunu dökerek, ama yine de reddetmeyerek bir başlangıç yapmış olduk :)))

6 Ekim 2010 Çarşamba

Artık Egem bunları yapıyor...

Ege ile ilgili yazmayanı çok oldu... Onun ilklerini, yapabildiklerini kaydetmeye çalışıyorum... Arada kaçırdıklarım oldu... Yazmadığım süre içinde...
4 Eylül 2010 - Ege ilk defa tatile çıktı

Eylül ayı içinde...3,5 ay- 4 ay arası
  • Sırt üstü yatarken yüz üstü dönüyor, ancak geriye dönemiyor, bu keşif hoşuna gitti :)) Sırt üstü yatar yatmaz hop diye dönüveriyor..
  • Artık eline aldığı cisimleri sıkı sıkıya tutuyor ve ekim ayı itibarıyla tadına da bakmaya çalışıyor :))
  • Artık beni, babasını tanıyor... Çok daha anlamlı bakıyor :)) İçimin yağları eriyor...
  • Gülüşleri zaman zaman kahkahaya dönüşüyor :))
  • Desteklerle oturmaya başladık... Anakucağındayken doğrulmaya, oturmaya çalışıyor...
  • Banyo yapmayı seviyor... Su kuşu olacak.. İnşallah...
  • Uyandığı zaman hemen yaygarayı basmıyor... bir süre sessiz kalabiliyor..
  • Gıdıklanıyor :)) Her fırsatı değerlendiriyoruz.. Üstünü değiştirirken göbişini öpüp öpüp birlikte eğleniyoruz...

Çalışan Anne Olmak




Çokkkk uzun bir arada sonra yine yine yeniden yazmak... Çok özledim... Bu konuda kendimi geliştirerek, daha sık yazan, yaşadıklarını kaydeden ve Ege'min gelişiminin an be an burada paylaşan bir anne olmak hedefindeyim. Ancak şimdiye kadar hem çok yazasım vardı, hem de elin bir türlü gidemez ya öyle bir haldeydim.... Çok şey birikti anlatacak, hepsini bu yazıya sığdırmak çok mümkün değil...
Sıklıkla rollerim değişiyor, önce hamileydim, sonra anne oldum, minik mucizemize kavuştum, çok çok mutlu oldum, başta da yazdığım gibi çeşitli duygular yaşadım... Sonra 26 ağustos 2010 işe başlama tarihi geldi çattı... Öncesinde gayet mantık insanı olarak tanınan ben, hep güçlü olan! (acaba) bayağı çaresiz, üzgün, sulugöz biri oldum çıktım... Şimdi ben oğlumu evde bırakarak tüm günü nasıl geçirecektim? Aynı zamanda beni bekleyen bir sürü iş yoğunluğunu da yetiştirecektim??? İlk gün işe gittim, anneme de rica ettim "ilk hafta
 kalır mısın?" diye... Daha önceden buna ihtiyacım olacağını düşünmediğim için, biraz da emrivaki yaptım... Neyse annem geldi.. Akşam eve geldim, Ege herkese gülüyor, bana yüzünü çeviriyor... Nasıl moralim bozuldu anlatamam. 3,5 aylık oğlum bana trip yapıyor... Veeee, çeşitli sorgular, düşünceler, "doğru mu yapıyorum?", "neden ücretsiz izin almadım?" gibi sorular beynimin içinde dolanıyordu... Tabii hiç bir şeye odaklanmam, konsantre olmam mümkün değil... Bu da ayrı bir stres kaynağı... İşe başlamışım, süreç başlamış ve ben bir türlü dönemiyorum... Çok zor geçti ilk hafta... Bir de bir yoğun eğitimlerle başladı ki, ne olduğumu anlamadan... Çok özlüyordum Ege'yi...
Neyse ki 4 Eylül'de bayram tatili geldi ve biz ailece ilk tatilimizi yaptık... Cumartesi günü Soner, Ege ve ben arabayla Cunda'ya doğru yola çıktık... küçük bir otel bulmuştuk orada, internetten okuyup ta olumlu yorumları da okuyunca... çok harika 4 gece geçirdik. Otel sahipleri, çalışanlar çok sıcak ve candan insanlardı. Bize bebek küveti bile sağladılar ve biz Ege'yi balkonda mis gibi yıkadık... bir akşam dışarı yemek planı yaparken Ege uyuyarak bize bir alternatif düşündürdü ve Soner yemekleri balkona getirdi ve bizim için keyifli ve nefis bir ziyafet oldu... Oradan, Çandarlı'ya babaanne ve dedenin bayramını kutlamaya gittik, onlarla da 3 gece kaldık... Ege' yi çok büyümüş buldular, özlem giderdiler...Ve 11 Eylül'de yine İstanbul'un yolunu tuttuk...
13 Eylül, okulların açılması ve işe yeniden dönüşle, artık işe tam dönüş olmuştu... İşi yetiştirme, Ege'me süt yetiştirmeye çabalama, evde Ege ile vakit geçirmek, Gülcan teyzenin Ege ile gün içinde nasıl olduğunu takip etme, Soner ile yeniden değişen rollerimizle alışma... Kendimi ellerindeki topları düşürmemeye çalışırken, gözleri şaşı olan jonglör gibi hissediyordum... Emzirme haftası olan bu haftada, keşke diyorum, keşke bir süre daha Ege ile kalabilseydim... Daha dingin, daha sakin, daha mutlu olurdum... Emzirme manifestosunda yazılan bebeğinizi 6 ay emzirirken, annenin en az 6 ay bebeğiyle olması yönündeki kampanyayı yürekten destekliyorum... Ben buna çok ihtiyaç duydum, duyuyorum... Bu kadar stresli iken, tadını çıkarmak zor... Ama anne olmak herşeye değer...
Bu arada ilk haftalara göre daha iyiyim, ancak daha iyi değilim...