26 Haziran 2010 Cumartesi

Çıngırak

Merhaba,


Ege' den küçük bir haber... Uzun zamandır yazamıyorum... Bugün biraz blogun görüntüsünü değiştirdim. Sevdiniz mi bilmem? Yorumlara açığız...
Ege'nin  bir süredir çıngırak ile dikkatini çekmeye çalışıyordum. Bakıyordu, ama pek ilgilenmiyordu. Bugün farklı bir şey oldu. Çıngırağı ona yakın şekilde sabit tuttum, bir süre sonra eli çarptı, sonra bir kere daha derken... KEŞİFFFF :))) ve sonra yaklaşık 10 kere çıngırağa vurup çaldı. İlk oyununu oynamış oldu minnoşum :))
Ayrıca, bugünün bir özelliği daha var. Ceren (Soner' in kardeşi) nişanlanıyor. Soner İzmir' e gitti. Yani baba-oğul ilk defa ayrı kaldı... Biz babamızı şimdiden özledik ))) Halamıza da mutluluklar diliyoruz...

15 Haziran 2010 Salı

Haftasonu Gezmeleri

Bugün size cumartesi ve pazar günü yaşadıklarımızı anlatacağım... Hem çok keyifli hem de çok stresli bir gezme oldu bizim için. Cumartesi günü problemsiz bir gezmeydi. İlk defa gezme amaçlı, site dışına ben,  Soner ve annem ile çıkardık Ege bebeği.. IKEA' dan alınacaklar vardı. Çok uzun boylu bir gezme değildi . Arabaya binip, tekerlek 10 kez dönene kadar ağladı :))Sonra eve gelene kadar uyudu... Biz bu arada çocuk reyonundan alt açma yedeklerimizi,  havlu içi tülbentleri ve uğur böceği aynayı aldık. Tabi oraya kadar gitmişken, biskuvi ve köftesiz çıkmadık. Ege bebek ayaküstü atıştırmamıza bile izin verdi... Bundan aldığımız cesaret ile Pazar günü caddeye gidelim hadi dedik... Olurdu olmazdı, doktorumuzun da hediyesini bakmak üzere, bir de bana ve Soner' e crocs almaya çıktık yola... Araba giderken problem yok ta araba durunca, trafik olunca nasıl oluyorsa oluyor, uyuyan çocuk uyanıyor, basıyor yaygarayı. Buraya kadar çok problem yok... Park ettik, bu safhada ağlama krize dönüşmek üzereydi... Biraz yürüdük, Ege susmayınca kucağıma aldım, bir de ne göreyim, kaka yapmış, tüm tuluma taşmış... Ve macera başladı... Ve rezillik te... Bağdat caddesi gibi bir yerde bebek mağazalarında, kafelerde bebek bakım odası yok !!!! Aklınıza gelecek tüm iyi markaları yazabilirim burada. biz şakın, kızgın, ben bu ülkenin... diye söylenerek, daha önce alışveriş yaptığımız bebek mağazasına gittik. Burada da yoktu !!! Mutfakta değişebilirsiniz dediler ve biz iki tabure üstünde alt değiştirdik... Burası bağdat caddesi, mağazalar dünya markası !!! Snra Boyner' e gittik, crocs almaya. Daha önce bir sürü hizmetinden mutsuz olduğum mağaza, beni yine şaşırtmadı. Ege acıktı, beslenme odası sorduğumda, tuvalete konmuş bir tabure gösterdiler. Ben burası tuvalet dediğimde ise hijyen olduğunu söylediler!!! Çıldırmak üzereydim. Soner bana, ben Soner' e , annem hepimize şaşkın bakıyordu... Yani dedikleri, bebeğin varsa evde otur...  Ya da yollarda aç çocuğun altını, şet ağacın dibine... Medeniyet !!!! Daha biz çok söyleriz Avrupa Birliği hikayesi... Hayalden öte olamaz... Burası cadde, yine yazıyorum. Öyle şakınım ki... İki yer var, blogu okuyup ta ihtiyaç duyabilecekler için yazıyorum.. Marks & spencer ve Mothercare' in bebek bakım odaları insani ve olması gerektiği gibi.. Aklınızda olsun... Bu iki mağazayı örnek olması için ziyeret etmeli diğer işletmeler... Ve özellikle büyük mağazalarda ve bebek mağzalarında bakım odası şart olmalı bence... Okuyup ta nereye başvurulacağı hakkında bilgisi olan varsa paylaşırsa çok mutlu olurum. Ben de araştıracağım. Bugün söylenmelik bi yazı oldu. Affola... İlk gezmemiz de böyle bir anektod oldu...

7 Haziran 2010 Pazartesi

Öyle bir gün...

Merhaba,
Uzun sayılabilecek bir süre yazamıyordum. Bugün de parça parça tamamlayacağımı düşünüyorum. İşte Ege yine beni çağırıyor... Acıkmış biraz, biraz da kucak istemiş sanırım...Bizim günlerimiz bu aralar böyle geçip gidiyor, acıkıyoruz, yiyoruz, biraz uyuyoruz, sonra ya yine acıkıyoruz, ya gazımız geliyor, ya da benim anlayamadığım sebebten ağlamaya başlıyor.. İşte o zaman hem çok hızlı düşünen, hem çok sakin, hem de içi kıyılan bir çaresiz oluyorum... Neden neden diye bulana kadar aklar karalar karışıyor...Sonra karşılıklı bir rahatlama... Ta ki bir dahaki sefere kadar... Bu arada, yazının bu kısmına kadar 3 kere gidip geldim :))
Geçen pazartesi itibarı ile hafta içi artık Ege ile başbaşayız. Babaanne ve dedemiz İzmir 'e döndüler. Onların da telaşı var bu aralar, çünkü Soner' in kardeşini bu ay istemeye gelecekler ve nişanı da olacak. Biz oğlumla gidemeyeceğiz bu okazyona, ancak babamızı yollayacağız bir aksilik olmazsa... İşte Ege ile başbaşa olmak hem çok güzel, hem de zamanın nasıl geçtiğini anlamamak demek. Hem de tam işleri yoluna koyduğunu zannettiğinde, bir çay içme vaktinin bile olmaması demek...Mışıl mışıl uyurken nasıl bir anda uyanıyor anlamıyorum... Bak yine mızıldıyor minnoş...biraz müsade... Geldim, bu son 3-4 gündür böyleyiz. Emziriyorum, kucağımda uyuyor, iyice dalmasını bekliyorum, yatağına yatırıyorum, yarım saat sonra ağlıyor, yine bie 10 dakika besleniyor, gaz çıkarıyor ve uyuyor. Gündüzlerimiz böyle geçiyor...
Görüşmeyeni gündemimizde neler var onları yazayım:
  • 30.05.2010' da anne ve babasıyla ilk defa site içinde tura çıktı.
  • 02.06.2010' da göbeğimiz düştü. nihayet :))
  • 05.06.2010' da anne ve babası ilk defa tam banyo yaptırdılar
  • 07.06.2010' da annesi ilk defa tırnaklarını kesti...
Bugünlük havadisler bu kadar... Görüşmek üzere